
Yasemin, sabahın erken saatlerinde Üsküdar Meydanı’nda ağır adımlarla yürüyordu. Sokaklar henüz kalabalıklaşmamıştı. Balıkçıların oltalarıyla seks boğaza attığı sessiz sabah selamı, martıların çığlıklarıyla karışıyordu. Kız Kulesi, uzaklarda İstanbul’un yorgun sabahlarına inat hâlâ dimdik duruyordu. Tıpkı Yasemin’in içinde ayakta kalmaya çalışan o son parça gibi.
Yasemin, 27 yaşındaydı. Çocukken hayalini kurduğu hayatla yaşadığı gerçek arasında uçurumlar vardı. Anadolu’nun kenar bir ilçesinde doğmuştu. Annesi küçük yaşta vefat etmiş, babası ise kısa sürede başka bir hayat kurmuştu. Yasemin, üvey annesiyle yapayalnız büyümüştü. Evden kaçmak zorunda kaldığında daha 17’sindeydi. Kafasında tek bir kelime yankılanıyordu: “Kurtulmak.”
İstanbul’a geldiğinde ilk indiği yer Üsküdar escort olmuştu. Sırtında küçük bir çanta, cebinde sadece 50 lira vardı. Kalacak yeri yoktu, tanıdığı kimse yoktu. Birkaç gün sokaklarda yattı. Mihrimah Sultan Camii’nin arka bahçesi ona bir süre gökyüzü kadar açık bir çatı olmuştu. Sonra kapalı esc küçük bir tekstil atölyesinde iş buldu. Sigortasız, düşük maaşlı, uzun saatler… Ama en azından aç kalmıyordu. Bir odada dört kişiyle kalıyor, geceleri uykusunda bile yorgunlukla titriyordu.
Bir gün, sahilde yürürken bir kadınla tanıştı. Kadın ona bir kadın dayanışma merkezinden söz etti. Çekinerek gitti. İlk defa bir kapı, yüzüne kapanmadan açılmıştı. O merkezde barınma, psikolojik destek ve kurslar buldu. Yasemin kuaförlük eğitimi aldı. Ellerinden dökülen her saç teli, onun geçmişten cimcif koptuğu küçük bir anıydı sanki. Zamanla kendine güveni geldi. Kendi ayakları üzerinde durmaya başladı.
Şimdi Yasemin, Üsküdar escort bir kuaför salonunda çalışıyor. Kazandığı parayla küçük ama güvenli bir dairede oturuyor. Sabahları işe gitmeden önce Kız Kulesi’ne bakmadan geçmiyor. Her defasında içinden sadece tek bir cümle geçiyor.
Bir yanıt yazın