
Zeynep, 34 yaşında, hayattan yorulmuş ama umudunu asla kaybetmemiş bir kadındı. İstanbul’un kalabalık semtlerinden biri olan Şişli’de yıllarını geçirmişti. Kalabalık ofislerin ve gri gökyüzünün ortasında götten geçen günler sonunda içini kemirmiş, Zeynep bir sabah kahvesini içerken kendi kendine şöyle demişti: “Bir şeyler değişmeli.” O sabah aldığı kararla eşyalarını topladı ve Ataşehir escort taşındı.
Ataşehir onun için yepyeni bir başlangıçtı. Modern binaları, düzenli caddeleri ve sabah yürüyüşlerine eşlik eden kuş sesleriyle bambaşka bir yerdi burası. Yeni bir semt, yeni insanlar, yeni umutlar… Zeynep, İçerenköy’de kiraladığı küçük ama ferah dairesine yerleşti. Balkondaki saksılara lavanta ekti, duvarlara kendi yaptığı küçük tuvallerden astı. Artık evi sadece dört duvar değil, bir sığınaktı onun için.
Zeynep’in mesleği grafikerlikti ama eski işinden ayrılmış, biraz ara vermek istemişti. Ataşehir Belediyesi’nin bir kültür merkezinde gönüllü sanat dersleri verilebildiğini duyunca hemen başvurdu. Üç hafta sonra, küçük bir sınıfın karşısında pastel boya eğitimi verirken buldu kendini. Çocukların gözlerindeki parıltı, onun içindeki küllenmiş ışığı yeniden canlandırdı.
Bir gün derse gelen 12 yaşındaki bir çocuk, resim yapmayı bırakıp sessizce ağlamaya başladı. Adı Ali’ydi. Babasını kaybetmiş, annesiyle beraber Ataşehir escort yeni taşınmışlardı. Zeynep onu teselli etmeye çalıştı, ama asıl teselli eden şey birlikte çizdikleri resim oldu: gökyüzüne bakan bir çiçek… O an Zeynep, sanatın sadece estetik değil, aynı zamanda şifa olduğunu bir kez daha anladı.
Aylar geçtikçe Zeynep Ataşehir escort sokaklarında yürümeye, kahve köşelerinde yeni insanlarla tanışmaya, hayatla tekrar bağ kurmaya başladı. Artık milf sabahları “ne olacak bu hayat” diye uyanmıyor, “bugün neler olacak acaba” diye heyecanlanıyordu.
Zeynep, bir gün not defterine şunu yazdı:
“Bazen sadece mahalleyi değil, hayatı değiştirmen gerekir. Ve bazen bir mahalle, bir kadının kendini yeniden inşa etmesine yeter.”