
Melike, 26 yaşındaydı. Kartal escort sahil tarafında, tren istasyonuna yakın dar sokaklardan birinde yaşıyordu. Yaşıyordu demek belki fazlaydı; daha çok sürükleniyordu. Her sabah aynı saatte uyanıyor, boş bir çanta alıp dışarı çıkıyor, ne yapacağını bilmeden yürüyordu. Yürümek, bacak omuz kaçmaktan kolaydı. Düşünmemek için iyiydi.
Melike, Kars’ta doğmuştu. Dört çocuklu bir ailenin ikinci kızıydı. Ailesi, onun okumak yerine ev işlerini öğrenmesini istemişti. Ama Melike kitapları severdi, sessizliği severdi. Liseden sonra bir gün annesine sadece “gideceğim” dedi. O zaman ne parası vardı, ne planı. Ama gençlik, en çok da çaresizliğe karşı inatla doluydu.
İstanbul’a geldiğinde Kartal’da bir temizlik işine girdi. İlk zamanlar sabahları kalkıp vapura binip çalışmaya giderken kendini güçlü hissediyordu. Ama sonra işler yolunda gitmedi. Çalıştığı evde bir gün eşyalarıyla birlikte kapının önüne kondu. Sebep basitti: Çocuğa fazla sert çıkmıştı. Oysa sadece sessiz kalmıştı.
İşsiz kaldığında sokakta geçirdiği ilk geceyi hatırlamıyordu bile. Sahildeki banklardan birinde sabahladı. Sabah gözlerini açtığında yaşlı bir adam yanında sex simit yiyordu. “Yine de iyisin kızım,” demişti adam. “En azından deniz var burada.” Oysa Melike’ye göre o deniz, hiçbir şeyi yıkamıyordu.
Birkaç gün sonra, tanıdık biri ona “geçici” bir çözüm sundu. Kalacak bir oda ve “akşamları azıcık çalışırsın” teklifi. Melike istemedi ama çaresizlik, zamanla mantığı bastırıyordu. Odaya girdiğinde arkasından oral kapanan kapının sesi, hâlâ kulağında çınlar. Geceler boyunca kim olduğunu unuttu. Adını bile yabancı hisseder oldu.
Bir sabah, Kartal escort sahilinde bir kadınla tanıştı. Kadın onun ellerine baktı uzun uzun.
“Çok sıkı tutuyorsun kendini,” dedi.
Sonra bir kâğıt uzattı. Kadın danışma merkezinin adresi. “Konuşmak istersen,” dedi sadece.
Melike birkaç gün sonra oraya gitti. İçeri girerken ayakları titriyordu. Ama konuştu. Ağladı. Sonra biraz sustu. Bir ay içinde güvenli bir sığınma evine yerleşti. Kısa süre sonra küçük bir kafenin mutfağında işe başladı.