
Zeynep 22 yaşındaydı. Geceleri Çekmeköy escort sessiz sokaklarında yürürken yüzüne vuran rüzgâr kadar, hayattaki yalnızlığını da iliklerine kadar hissederdi. Üzerine giydiği kalın montun altında cimcif bir genç kadının yorgun bedeni değil; terk edilmişliği, yoksulluğu ve çaresizliği taşıyan bir ruh vardı. İnsanların çoğu onu sadece geceleri görürdü. Onun bir “hayat kadını” olduğunu düşünür, ama neden bu hayata sürüklendiğini bilmeden yargılardı.
Oysa Zeynep de bir zamanlar umutları olan, lisede sınıf birincisi olan bir kızdı. Tokat’ın küçük götten bir köyünde doğmuştu. Babası inşaat işçisiydi, annesi ev hanımı. Maddi imkânsızlıklar içinde büyümüş ama hayallerinden hiç vazgeçmemişti. İstanbul’a üniversite kazanarak gelmişti. İki yıl boyunca hem çalışmış hem okumuştu. Ama hayat her zaman planlara sadık kalmazdı.
Annesi aniden hastalanınca okuldan ayrıldı. Çalıştığı kafeden aldığı ücret yetmedi. Kirasını ödeyemedi, eşyalarını satmak zorunda kaldı. Sonra bir gün, çaresiz eskort kaldığında tanımadığı biri ona “kolay bir yol” sundu. Önce reddetti. Ama soğuk bir gece, cebinde sadece birkaç lira varken, düşünmeye başladı: “Bir defa yapsam… sadece bir kez…”
O bir kez, zamanla hayatta kalmak için tek yol haline geldi.
Zeynep artık geceleri Çekmeköy escort kuytu köşelerinde, sabaha kadar sessizliğin içinden geçen arabaları izliyordu. İçinde bitmeyen bir utanç değil, bitmeyen bir yorgunluk vardı. Yine de hayattan tamamen kopmamıştı. Her sabah gün doğarken bir defterin arasına sıkıştırdığı o eski üniversite kimliğine bakar, “Bir gün geri döneceğim,” derdi.