Etiket: Üsküdar escort

Ayşe, sabahın erken saatlerinde Üsküdar sahilinde yürüyordu. Boğaz’ın kıyısında, martıların çığlığı ve vapur sesleri arasında, yorgun ama dirençli seks adımlarla ilerliyordu. Karşısında Kız Kulesi, her zamanki gibi sessiz ve dimdik duruyordu. Ayşe, her gün olduğu gibi gözlerini kulenin siluetine dikmişti. Orada bir huzur, bir istikrar görüyordu; belki de hayatında hiç sahip olamadığı şeydi bu.

24 yaşındaki Ayşe, Tokat’ın küçük bir köyünde doğmuştu. Fakir ama umutlu bir çocukluk geçirmişti. Lise yıllarında başarılı bir öğrenciydi, ama ailesi onun okumasını değil, erken evlenmesini istiyordu. Hayalleriyle cimcif ailesinin beklentileri çatıştığında, Ayşe kendi yolunu seçti. Gizlice para biriktirdi, ve bir sabah sessizce evi terk edip İstanbul’a geldi.

İlk adımını Üsküdar escort attı çünkü tanımadığı bu dev şehirde, sahilin huzuru onu en azından kısa süreliğine güvende hissettirmişti. Başlarda garsonluk yaptı, sonra bir tekstil atölyesinde çalıştı. Her ay kira yetiştirmeye çalıştı, tek başına kalmanın zorluklarını öğrendi. Bir dönem işsiz kaldı, sokakta geçirdiği geceler oldu. Bir gün Mihrimah Sultan Camii’nin bahçesinde sabahlarken içinden şu cümleleri geçirdi:
“Ben bu şehirde silinip gitmeye değil, var olmaya geldim.”

Bir sabah, sahildeki bankta otururken, eline bir broşür tutuşturuldu: “Kadın Dayanışma Vakfı – Ücretsiz barınma, meslek edindirme kursları.” Önce çekindi, sonra gitmeye karar verdi. O karar, hayatını değiştirdi. Kursta pastacılık öğrendi, yeni arkadaşlar edindi, özgüvenini yeniden kazandı.

Şimdi Ayşe, Üsküdar escort küçük bir pastanede çalışıyor. Kendi ayakları üzerinde duruyor, düzenli bir hayat kurdu. Sabahları vapur sesleriyle uyanıyor, işe gitmeden önce mutlaka sahile uğrayıp Kız Kulesi’ne göz atıyor. Her seferinde kalbinden geçen o tek cümle değişmiyor:

Asuman, sabahın erken saatlerinde Üsküdar sahilinde yürürken ayaklarının altında taşların çıkardığı seslere kulak veriyordu. Gökyüzü henüz eskort tam aydınlanmamıştı; Kız Kulesi, Boğaz’ın ortasında silik bir hayal gibi beliriyordu. Hava serindi ama Asuman bu soğuğa alışkındı. Hayat onu çok daha sert rüzgârlarla sınamıştı.

26 yaşındaki Asuman, çocukluğunu İç Anadolu’nun kırsal bir kasabasında geçirmişti. Babası erken yaşta hayatını kaybetmiş, annesiyle birlikte zor şartlar altında büyümüştü. Eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmıştı; genç yaşta evden ayrıldı. İstanbul’a geldiğinde yanında sadece bir sırt çantası ve birkaç umut cümlesi vardı. Kimseyi tanımıyordu ama içinde yeniden başlama cesareti vardı. Üsküdar escort bir kadın evinde kalmaya başladı; geçici de olsa bir çatısı olması ona yetmişti.

İlk işini bir çay ocağında temizlikçi olarak buldu. Sabah gün doğmadan çıkıyor, gece geç saatlerde dönüyordu. Patronu her gün bağırıyor, müşteriler milf ona yokmuş gibi davranıyordu. Kimi gün aç yatıyor, kimi gün cebindeki son parayla bir simit alıyordu. Ama sabahları yine de sahile iniyor, Kız Kulesi’ne bakarak kendi kendine “Her şey geçecek,” diyordu.

Bir gün, tesadüfen uğradığı halk eğitim merkezinde açılan bir kuaförlük kursu ilanı dikkatini çekti. Kursa yazıldı. Öğrendikçe kendine güveni arttı, giyimi değişti, bakışı değişti. Mezun olurken eğitmeni ona, Üsküdar’daki küçük bir kuaförde iş ayarladı. İlk maaşını aldığında, çiçekçiden kendine bir demet nergis aldı. Belki kimse ona çiçek vermemişti, ama o kendine bir ödül vermek istemişti.

Şimdi Asuman, sabahları Kız Kulesi’nin karşısındaki banka oturuyor. Elinde bir çay, gözlerinde geçmişin izleri ama yüzünde yepyeni bir umut var. Artık seks yalnız olmadığını, hayatın yeniden kurulabileceğini biliyor. Üsküdar’ın taş sokakları ona önce yalnızlık, sonra direniş, şimdi ise özgürlük getirmişti.

Zeynep, Üsküdar iskelesinden ağır adımlarla ayrılırken gün batımı çoktan başlamıştı. Gökyüzü turuncuya çalan renklerle boyanmış, Boğaz’ın suları mor ve altın tonlarında titreşiyordu. Karşısında duran Kız Kulesi, adeta bir anı gibi duruyordu Zeynep’in zihninde. Sessiz ama görkemli. Tıpkı onun içindeki kırılgan ama dirençli yan gibi…

Zeynep 25 yaşındaydı. Mardin’in kenar mahallelerinden çıkıp İstanbul’a gelişi bir kaçış değil, hayatta kalma mecburiyetiydi. Annesinin küçük yaşta kaybı ve babasının ilgisizliğiyle büyümüştü. Eğitimini yarım bırakmak oral zorunda kalmış, erken yaşta evlendirilmişti. Şiddet ve baskının arasında geçen birkaç yıldan sonra, hiçbir şey söylemeden bir sabah trene atlayıp İstanbul’a gelmişti. Cebinde sadece 300 lira ve eski bir telefon vardı. Gidecek bir yeri yoktu ama içindeki tek düşünce, “Buradan kurtulmak zorundayım,” olmuştu.

Üsküdar escort ilk gelişinde soğuk bir Mart sabahı vardı. İlk birkaç geceyi Mihrimah Sultan Camii’nin avlusunda geçirdi. Açtı, uykusuzdu, ürkekti. Ama kararlıydı. Boğaz kenarındaki banklardan birinde oturup sabahı beklerken, karşısında duran Kız Kulesi’ne her gece bakarak kendi kendine söz veriyordu:
“Bir gün burada kendi evim olacak. Kimseye muhtaç olmayacağım.”

Kısa süre sonra, sokakta dağıtılan bir broşür sayesinde bir kadın dayanışma derneğine ulaştı. Dernek, ona hem geçici barınma imkânı hem de psikolojik destek sundu. Dikiş kursuna yazıldı, ardından bir tekstil seks atölyesinde iş buldu. Aylar geçtikçe para biriktirdi, küçük bir oda kiraladı. Artık tek başına yaşıyor, kendi ayakları üzerinde duruyordu. İlk maaşıyla Üsküdar escort sahilinde kendine bir kahve ısmarladı. Oturduğu bank hâlâ aynıydı ama oturan Zeynep bambaşka biriydi.

Beykoz escort yeşil tepeleri ve Boğaz’ın serin esintisi arasında yaşayan 28 yaşındaki Derya, uzun zamandır hayatında köklü değişiklikler yapmayı düşünüyordu. İstanbul’un karmaşasından uzaklaşmak, doğayla iç içe sakin bir hayat kurmak istiyordu. Üniversiteden sonra kariyerine İstanbul’un kalabalık semtlerinde devam etmiş, ancak hiç kendine ait bir huzur alanı yaratamamıştı. Bu yüzden, yıllardır hayalini kurduğu Beykoz’daki küçük evine taşınmaya karar verdi.

Derya’nın evi, tarihi köşklerin ve yemyeşil ormanın hemen yanı başındaydı. Sabahları kuş cıvıltılarıyla uyanmak, penceresinden Boğaz’ın maviliğini seks izlemek onun için tarifsiz bir mutluluktu. Fotoğrafçılıkla amatör olarak ilgilenen Derya, yeni hayatında çektiği karelerle ruhunu ifade etmeye başladı. Doğanın renkleri ve Beykoz’un sakin sokakları onun ilham kaynağı olmuştu.

Mahalledeki küçük kahve dükkanı, Derya’nın en çok vakit geçirdiği yerlerden biriydi. Burada çalışan Emir ile tanışmışlardı. Emir, müzikle uğraşan, sakin ve anlayışlı bir gençti. İkili, kahvede uzun sohbetler eder, Beykoz’un saklı güzelliklerini birlikte keşfederlerdi. Derya, Emir kondom sayesinde kendini yalnız hissetmemeye başlamış, yeni dostlukların hayatına ne kadar renk kattığını fark etmişti.

Bir sabah, Derya eski bir Beykoz köyünde çektiği fotoğraflarla küçük bir sergi açmaya karar verdi. Sergisi, bölge sakinleri ve sanatseverler tarafından ilgi gördü. İnsanların doğal ve samimi hayatlarından kareler yakalayan Derya, bu sayede hem kendini hem de yaşadığı yeri daha iyi tanıma fırsatı buldu.

Beykoz escort huzurlu atmosferi, Derya’ya yeni umutlar ve hayaller getirmişti. Doğanın içinde, kendi iç sesini dinleyerek yaşamak, onun için gerçek milf bir özgürlük demekti. Her gün yeni bir şey öğreniyor, yeni insanlar tanıyor ve hayatının anlamını yeniden şekillendiriyordu.

Bir akşam Boğaz’ın kenarında otururken, Derya gökyüzündeki yıldızlara baktı ve içinden “İyi ki buradayım” dedi. Beykoz, onun için sadece bir semt değil; yeniden doğduğu, hayallerine yaklaştığı bir yuvaydı artık.

Beykoz escort yemyeşil ormanlarının kıyısında, deniz havasıyla dolu sessiz bir sokakta yaşayan 32 yaşındaki Elif, hayatının en önemli dönüm noktasındaydı. İstanbul’un kalabalığından ve gürültüsünden uzak, kendini bulmak istediği bir yerde yaşamaya karar vermişti. Elif, yıllarca vip büyük bir şirkette yöneticilik yapmış, ancak işin stresi ve karmaşası ruhunu yormuştu. Beykoz’a taşınmasıyla beraber hayatına sakinlik ve yeni bir anlam getirmeye niyetliydi.

Evini deniz manzaralı, ahşap detayları olan eski ama sıcak bir konakta bulmuştu. Her sabah, uyanır uyanmaz Boğaz’ın serin sularına bakar, kuş cıvıltıları eşliğinde kahvesini yudumlardı. Fotoğraf çekmek onun yeni tutkusu olmuştu. Doğanın ve günlük hayatın küçük detaylarını yakalamak, Elif’in kendini ifade ettiği yegâne yoldu. Beykoz’un doğası ve tarihi dokusu bu tutkusunu besliyordu.

Mahallede kısa sürede dostluklar kurdu. Özellikle küçük bir sahil kafesinde çalışan Can’la aralarında güçlü bir bağ gelişmişti. Can, müzikle ilgilenen ve hayatı sade yaşayan bir gençti. İkili, hafta sonları Beykoz’un orman yollarında yürüyüş yapar, çay bahçelerinde uzun sohbetlere dalarlardı. Bu dostluk, Elif’in hayatına yeni bir renk katmıştı.

Bir gün, Elif Beykoz escort tarihi köylerinden birinde bir fotoğraf sergisi düzenlemeye karar verdi. Çektiği fotoğraflar, doğanın güzellikleri ve insan yüzlerindeki yaşanmışlıkları anlatıyordu. Sergi, hem mahallenin hem de çevredeki sanatseverlerin ilgisini çekti. Elif, böylece hem kendini hem de Beykoz’un güzelliklerini daha geniş kitlelere ulaştırmanın mutluluğunu yaşadı.

Elif’in hayatı, Beykoz’da adeta yeniden doğmuştu. Burada hem ruhunu hem de hayallerini meme beslemişti. Gün doğumunda Boğaz’ın maviliğine bakarken, geleceğe umutla bakıyordu. Fotoğraf makinesi, onun dünyaya açılan kapısı olmuştu; her karede kendini biraz daha keşfediyordu.

Beykoz, Elif’e sadece yeni bir yaşam alanı değil, aynı zamanda huzur ve mutluluğu da getirmişti. Şehirden uzak, doğanın içinde, yeni dostluklar ve tutkularla dolu hayatı, onun için tarifsiz bir hediye olmuştu. Artık her gün yeni bir başlangıç, yeni bir keşifti.

Beykoz escort yemyeşil tepelerinin arasında, denizin hafif esintisiyle dolu küçük bir mahallede yaşayan 28 yaşındaki Aslı, hayatına yeni bir sayfa sikiş açmaya karar vermişti. İstanbul’un karmaşasından uzak, daha sakin ve huzurlu bir yerde yaşamak onun uzun zamandır hayaliydi. Üniversiteden sonra uzun yıllar şehir merkezinde çalışmış, ama içindeki huzur eksik kalmıştı.

Aslı, fotoğrafçılığa büyük bir tutkuyla bağlıydı. Özellikle doğa ve insan portreleri çekmek onun için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi. Beykoz’un doğal güzelliği ve tarihi dokusu, Aslı’nın ilham kaynağı olmuştu.

Mahallede hemen herkesle tanışmaya başladı. Komşuları, Aslı’nın samimiyetini ve hayata olan pozitif bakışını sevmişti. Özellikle küçük kafede tanıştığı Mert, aynı zamanda amatör bir müzisyendi ve Aslı ile hemen güzel bir dostluk kurmuşlardı. Birlikte, Beykoz’un en güzel köşelerinde uzun yürüyüşler yapıp, gün batımını izlerlerdi. Bu anlar, Aslı’nın fotoğraf albümüne unutulmaz kareler olarak yansıyordu.

Bir gün, Aslı mahallenin eski bir balıkçı barınağında küçük bir sergi açmaya karar verdi. Çektiği fotoğraflar arasında, Beykoz escort denizle buluştuğu o eşsiz manzaralar, yaşlı balıkçıların yüzlerindeki çizgiler ve mahallenin günlük hayatından kareler vardı. Sergi, beklenmedik şekilde ilgi gördü ve Aslı’nın sanatı çevrede konuşulur hale geldi.

Aslı’nın hayatı, Beykoz’da adeta yeniden doğmuştu. Şehirdeki koşuşturmanın yerini, doğanın dinginliği ve dostluklar almıştı. Evinde sabah kahvesini yudumlarken, pencereden Boğaz’ın maviliğini izlemek ona tarifsiz bir huzur veriyordu. Fotoğraf makinesi ise onun dünyaya açılan penceresi olmuştu.

Beykoz, Aslı’ya sadece yeni bir ev değil, yeni bir hayat vermişti. Burada hem kendini götten hem de hayallerini keşfetmişti. Artık hayatında öncelik onun mutluluğu ve tutkularıydı. Her yeni gün, Beykoz’un doğası ve insanlarıyla birlikte yeni bir hikaye yazmak için ilham doluydu.

Beykoz’un sakin sokaklarında, 32 yaşındaki Elif yaşıyordu. Elif, İstanbul’un kalabalığından uzaklaşmak ve doğayla iç içe bir hayat sürmek için Beykoz escort taşınmıştı. Boğaz’ın serin esintisi, tarihi yalılar ve yemyeşil ormanlar arasında geçen günleri onun için adeta bir nefes alma molasıydı.

Elif, uzun yıllar boyunca şehir merkezinde yoğun bir iş hayatı yaşamıştı. Reklam sektöründe yaratıcı yönetmen olarak çalışıyordu ve temposu hiç düşmüyordu. Ancak yıllar geçtikçe bu hayat ona ağır gelmeye başlamıştı. Beykoz’a yerleşme fikri, tam da böyle bir dönemde doğdu. Yeni bir başlangıç yapmak, hayatına farklı bir yön vermek istiyordu.

Taşındığı ilk günlerde mahallede yürüyüş yapmayı, komşularıyla sohbet etmeyi sevdi. Beykoz escort doğal güzellikleri onu büyülemişti. Özellikle Fenerbahçe Korusu’ndaki yürüyüşler, onun günlük rutinine yeni bir huzur katıyordu. Her sabah erkenden kalkar, kahvesini alır ve ormanın içine doğru uzun yürüyüşlere çıkardı.

Elif’in bir diğer tutkusu da resim yapmaktı. Beykoz’a taşındıktan sonra eski hobisini yeniden canlandırdı. Atölye kiraladı ve hafta sonları burada kendini tamamen tuvale verdi. Renklerle, fırçayla zaman geçirmek onun için bir terapi gibiydi. Zamanla, resimlerinin ünü çevresinde yayıldı ve yerel sergilere katılmaya başladı.

Bir gün, Beykoz sahilinde yürürken, eski bir kitapçı dükkanı gördü. İçeri girdiğinde karşısına seks Nazlı çıktı; Nazlı, bölgenin sanat ve kültürüne yıllardır emek vermiş, renkli kişiliğiyle tanınan biriydi. İkisi hemen kaynaştı, birbirlerinin sanat tutkularını paylaştılar. Nazlı, Elif’i Beykoz’daki sanat etkinliklerine davet etti.

Elif, kısa sürede Beykoz’un sanat ortamında kendine yer buldu. Yeni arkadaşlıklar, yeni projeler derken hayatı bambaşka bir yön aldı. İş dünyasından uzaklaşıp, kendini sanatına adamıştı. Her sergisinde, Beykoz’un güzelliklerini resimlerinde anlatıyor, insanlara kendi dünyasını gösteriyordu.

Akşamları, Boğaz’ın kıyısında yürür, yıldızları izlerdi. Beykoz, ona sadece ev değil, yeni sevişme bir hayat vermişti. Elif artık hem doğayla hem de kendisiyle barışmıştı. Bu sessiz mahallede, hayatın gerçek anlamını bulmuştu.

Beykoz escort yemyeşil tepelerinin arasında küçük ama sıcak bir mahallede yaşayan 28 yaşındaki Selin, hayatını sakin ve kendi halinde sürdürüyordu. İstanbul’un kalabalığından, gürültüsünden uzak, doğanın içinde huzur bulduğu bu yerde, her sabah denizin hafif esintisiyle uyanmak onun en büyük şansıydı.

Selin, çocukluk hayalini gerçekleştirmiş ve yakınlardaki bir rehabilitasyon merkezinde fizyoterapist olarak çalışmaya başlamıştı. Ancak işin yanında, onun asıl tutkusu fotoğrafçılıktı. Beykoz’un tarihi ve doğal güzelliklerini objektifine yakalamak, Selin’e büyük keyif veriyordu.

Bir pazar sabahı, Beykoz Korusu’nda yürüyüşe çıkmıştı. Güneş yavaş yavaş tepelere vururken, Selin elindeki kamerasını hazırladı ve ormanın içindeki patikalarda gezinmeye başladı. Kuş cıvıltıları, yaprakların hışırtısı arasında çektiği fotoğraflarla zamanın nasıl geçtiğini anlamadı bile. Bu yürüyüşler, ona sadece doğayı değil, kendi iç dünyasını da keşfetme fırsatı veriyordu.

Bir gün, Selin Beykoz Sahili’nde eski bir kitapçıya rastladı. Kitapçının vitrininde, fotoğrafçılık ve sanat üzerine eski ve nadir kitaplar vardı. İçeri girdiğinde, kitapçı sahibi Emine Hanım ile tanıştı. Emine Hanım, yıllardır Beykoz’da yaşayan ve sanatla dolu bir hayat sürmüş, çevresine ışık saçan biriydi.

Selin, Emine Hanım’ın önerisiyle Beykoz’da düzenlenen küçük sanat etkinliklerine katılmaya başladı. Burada kendi fotoğraflarını sergiledi, diğer sanatçılarla tanıştı. İlk sergisinde ailesi ve dostlarının gurur dolu bakışları arasında, içinde bir kıvılcım yanmaya başladı. Artık hem işinde hem sanatında daha cesur adımlar atmaya kararlıydı.

Akşam olduğunda, Beykoz escort ışıkları yavaş yavaş yanarken Selin, sahilde oturup dalgaların kıyıya vurma sesini dinliyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, geleceğe umutla baktı. Beykoz, onun hem sığınağı hem de ilham kaynağı olmuştu.

Nazlı, 28 yaşında, İstanbul’un hızlı ve yorucu temposunda kendi halinde bir yaşam süren, içine kapanık ama hayalleri büyük bir kadındı. Uzun süredir ailesiyle birlikte Ümraniye’de yaşıyor, Anadolu Yakası’nın kalabalık sokaklarında zaman öldürüyordu. Fakat bu hayat artık onu sıkmaya başlamıştı. Her gün aynı sabah alarmı, aynı kahvaltı, aynı minibüs sırasındaki yüzler…

Bir gün Kadıköy’e giderken otobüs Ataşehir escort geçerken dikkatini o düzenli sokaklar, geniş kaldırımlar ve gökyüzüne doğru yükselen modern binalar çekti. Kalbinde küçük bir kıpırtı hissetti. “Neden burası olmasın?” diye geçirdi içinden.

Kısa bir araştırma yaptıktan sonra İçerenköy’de kendisine küçük ama aydınlık bir stüdyo daire kiraladı. Taşındığı ilk gün, camları sonuna kadar açtı, perdeleri kaldırdı ve kendi başına yeni bir hayata “merhaba” dedi. Ataşehir escort düzenli yapısı, yeni komşuları, parkları ve kafeleri ona kendini ilk defa özgür hissettiriyordu.

Nazlı, freelance yazar olarak çalışıyordu. Küçük bir yayınevine bağlı, dijital platformlar için kısa hikâyeler yazıyor, çoğunlukla yalnızlık, kadınlık ve hayatta kalma temalarına odaklanıyordu. Yeni evinde geçirdiği ilk haftalarda hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak daha hafif hissetmeye başlamıştı. Sabah kahvelerini artık evde değil, Küçükbakkalköy’deki bir kafede içiyor; insanları izliyor, onların arasına karışıyordu.

Bir sabah, Ataşehir Kent Parkı’nda yürürken bankta oturan yaşlı bir kadınla göz göze geldi. Kadının huzurlu ifadesi dikkatini çekmişti. Gülümsedi, yanına oturdu. Kısa bir sohbet başladı. Kadının adı Sabiha’ydı. Emekli bir edebiyat milf öğretmeniydi. Sohbet uzadıkça Nazlı hayatında ilk kez bir yabancıyla bu kadar derin bir bağ kurduğunu hissetti.

O andan itibaren her hafta aynı parkta buluşmaya başladılar. Sabiha Hanım ona yazarlık üzerine değerli tavsiyeler veriyor, Nazlı ise yazdığı hikâyeleri oral onunla paylaşıyordu. Bu dostluk Nazlı’ya yalnız olmadığını, her yeni şehirle birlikte yepyeni dostluklar ve umutlar doğabileceğini öğretti.

Nazlı artık kendine yeni bir söz vermişti: Ataşehir sadece yeni bir semt değil, aynı zamanda kendi iç yolculuğunun başlangıcıydı.

Merve, 29 yaşında, iç mimarlık mezunu ama uzun zamandır mesleğini yapmayan bir kadındı. Hayatının uzun bir bölümünü Ümraniye’de geçirmişti fakat son birkaç yılda yaşadığı karmaşalar ve biten bir evlilikten sonra, artık farklı bir yerde kendine yeni bir hayat kurma isteğiyle doluydu. Ataşehir escort düzenli sokakları, kafeleri ve parkları ona yeni bir başlangıç hissi veriyordu. O yüzden bavulunu topladı, kiralık ilanlarına baktı ve İçerenköy’de, güneş alan küçük ama huzurlu bir daireye taşındı.

İlk günleri yalnızlıkla ve sessizlikle geçti. Ama Merve sessizliği ilk kez tehdit değil, bir fırsat olarak görüyordu. Kendini dinleyebildiği, geçmişin ağırlığını seks üzerinden atabildiği bir sessizlikti bu. Evini adım adım kendi zevkine göre döşedi. Gri duvarları toprak tonlarıyla yumuşattı, cam kenarına kitap köşesi yaptı. Balkonuna sardunyalar ve fesleğen ekti. Kendi yarattığı bu küçük dünyada yeniden nefes almaya başlamıştı.

Merve, kendine iş olarak freelance projeler almayı seçti. İstanbul’un dört bir yanındaki küçük dükkanlar, butik kafeler için iç mekân tasarımları yapıyordu. Ama asıl tutkusu çocuklar içindi. Ataşehir Belediyesi’nin çocuk kütüphanesinde gönüllü olarak dekorasyon desteği vermeye başladı. Orada tanıştığı miniklerin enerjisiyle her geçen gün daha da güçlendiğini hissediyordu.

Bir gün, Küçükbakkalköy’deki bir kafede otururken, yıllardır görmediği üniversite arkadaşı Eda ile karşılaştı. Saatler süren sohbetin sonunda, birlikte oral sex bir tasarım atölyesi açma fikri ortaya çıktı. O an, uzun zamandır içinde tuttuğu heyecan yeniden doğdu. Hayatın gerçekten sürprizlerle dolu olduğunu hatırladı.

Zamanla Ataşehir sokakları ona yabancı değil, tanıdık gelmeye başladı. Her sabah parkta yürüyüş yapıyor, akşamları evinde mum ışığında kitap okuyordu. Artık kalabalığın ortasında değil, kendi merkezinde yaşıyordu. Kendine ait bir düzen, bir dünya kurmuştu.

Bir akşam günlüğüne şöyle yazdı:
“Yeni bir mahalleye taşınmak, aslında içindeki dağınıklığı toparlamak gibi. Ataşehir, sadece bir semt değil, hayatımın yeni adı oldu.”